30 Ocak 2008 Çarşamba
Muhammed Aboutrika
Anthony Annan - Kofi Annan
Ne zamandır yazacağım, aklımın bir köşesinde duruyordu, geçen gün tekrar sahada görünce bir kenara not ettim vakit bulunca bahsedeceğim diye. Konu Anthony Annan efenim. Afrika Uluslar Kupası'nda Gana formasıyla sonunda Fas karşısında şans buldu. Orta sahada hem çok koşan, fizikli hem de çok teknik, hızlı bir yapıya sahip. 1986 Accra (Gana) doğumlu futbolcu, Afrika'dan Norveç'e giden Mikel, Edu..vs. gibi Afrikalı genç yeteneklerden biri. Start takımında forma giyiyor. Fas karşısındaki futboluyla yine etkileyiciydi. Ben onu ilk defa geçen sene Brezilya ile İsveç'te yapılan Hazırlık maçında izleme şansı bulmuştum. O zaman Essien sakatlanmış ve onun yerine oyuna girmişti. Abedi Pele'nin oğlu Andre Ayew ile birlikte Gana'daki en önemli genç yeteneklerden biri. Fas maçında cezalı olan Laryea Kingston'ın yerine forma giydi. Claude Le Roy kazanan takımı bozmak istemiyordu zati. Ama Annan'dan memnun kalmış olsa gerek.
Herşey bir tarafa ondan bahsetmemizin asıl sebebi, Birleşmiş Milletler eski Genel Sekreteri Gana'lı Kofi Annan'ın yeğeni olması. Sahada sergilediği oyunla, amcasının torpiliyle takımda olmadığı kanıtladı.
29 Ocak 2008 Salı
Miklos Feher
FA Cup 5.Tur
FA Cup 5.Tur kuraları çekildi. Herkesin gözü Manchester United-Arsenal eşleşmesinde olacak. Son 16 takımın 6'sı Premier League, 8'i Championship, 2'si League One temsilcisi. Kupada maçlar16-17 Şubat tarihlerinde oynanacak.
Bristol Rovers v Southampton
Cardiff v Wolves
Sheff Utd v Middlesbrough
Liverpool v Barnsley
Manchester United v Arsenal
Preston v Portsmouth
Coventry v West Brom
Chelsea v Huddersfield
28 Ocak 2008 Pazartesi
Loeb Kaldığı Yerden
Krallar Çarpışır Kazanan Genç Olur:
Uzun süre bekledim. Hem de büyük bir sessizlikle bekledim. Amacım uzak kaldığım sumoda işlerin nasıl gittiğini sadece gözlemekti. Ocak ayı geldi çattı ve açılış turnuvası başladı. Her iki “Büyük Şampiyonu”nda yerini aldığı açılış bashosuna iyi giren son yokozuna Hakuho oldu. İlk dokuz gün onu devirebilen kimse olmadı. Bırakın devirmeyi zorlayan bile çıkmadı neredeyse. Fakat bitime altı gün kala karşısında korkulu rüyası Ama vardı. Ve dilimin ucuna kadar gelen ama söylemeye korktuğum sonuç ortaya çıktı. Ama Hakuho’yu yendi. Yine çevikti, yine hızlıydı ve Yokazuna Hakuho ilk mağlubiyetini tatmış oldu. Yanlış anlaşılmasın aslında Ama’yı da severim ama gönlümde iki büyük şampiyonun yeri ayrıdır. Hakuho’nun tam anlamıyla gençliğini bilirim. Hani derler ya elime doğdu işte ona benzer bir durum. Bütün gelişmesini takip etme şansım oldu. O yüzden sempatim var. Asashoryu ise ayrı bir dünya. Asidir, kuralları takmaz, ceza almak pahasına kafasına göre takılır. Yani Çarşı ağzıyla “Asashoryu her şeye karşı”. Bu yüzden hastasıyım. Neyse konuya dönelim. Ama’ya kaybettikten sonra bir daha hiç boynu bükük gitmedi soyunma odasına Hakuho. Ta ki 15’inci ve son güne kadar.
Asashoryu’ya gelince iki basholuk ceza onun biraz çaptan düşmesine mi sebep oldu yoksa turnuvaya konsantre olmakta mı zorlandı bilinmez henüz ikinci gün yenildi. Hem de Kisenosato’ya. Beklenmedik bir mağlubiyetti bu. Fakat senaryonun gerisi oldukça tanıdık. Son güne kadar öne gelen herkesi bir bir dohyo dışına yolladı şampiyonlar şampiyonu.
Ve beklenen an geldi çattı.Zaten bu yazıya da konu olan şey bu. Yokozunalar çarpışması. Daha önce takip edenler bilir. Finalin böyle geleceğini tahmin etmiştim. Yetkililer de baktılar iki büyük şampiyon da harika gidiyor. Son bunları birbirine kırdırırız. Şampiyonu böylece belirleriz diye düşündüler. İstedikleri de oldu. Herkesin beklediği karşılaşma takdir edersiniz ki çok uzun sürmedi. Zaten bir sumo mücadelesi ne kadar uzun sürebilirdi ki. Hakuho, Asashoryu’yu dohyoya serdi. Daha önce iki kez play-off’da geçtiği Moğol rakibini şimdi “normal sürede” yerle bir etti ve 2008 en iyi başlayan rikişi oldu.
Bana gelince keşke ikisi bir arada şampiyon olsa ama napalım sadece bir şampiyon çıkıyor her bashodan. Bu sever Hakuho oldu. Hem de turnuva oldukça iyi oldu. Darısı Mart ayına.
O.S.
Tiago Luis
İspanyol basını Brezilya kulübü Santos'un genç yeteneği Tiago Luis'in Real Madrid'e transfer olabileceğini yazıyor. Genç futbolcunun menajeri olan Wagner Ribeiro'nun önümüzdeki hafta Madrid'e gelip yöneticilerler masaya oturacağı söyleniyor. Wagner Ribeiro aynı zamanda Robinho'nun da menajeri. Robinho da Tiago Luis'i çok beğendiğini ve takıma gelmesini istediğni söylüyormuş. Santos'un Diego, Elano ve Robinho'dan sonra son yıllarda çıkarabileceği en büyük yetenek olduğu konuşuluyor. Hatta bir maçını izleme şansı bulmuştum, kendisine "Brezilyalı Messi" diyorlar. Messi daha 25'ini geçmeden ona benzetmeler başladı bile. Aynı şey İtalyan -Arjantinli olan Siena'lı süper yetenek Fernando Forestieri için de söyleniyor (onu başka postta anlatırız). Tam adı Tiago Luis Martins olan futbolcu 1.76 boyunda ve 1989 doğumlu. Hem hücuma dönük orta alan hem de forvet oynayabilen Luis bakalım Real Madrid'e gelebilecek mi? R.Madrid gençlere yatırım yapma yaşını da bir hayli düşürmeye başladı. Altyapıya aldıklarının dışında tabii ki.. Daha Laudrup kardeşlere de değineceğiz... Genç Yetenek dosyamız bir hayli kabarık zaten...
Bu arada bu akşam Paulista Ligi'nde Santos rakibi Bragantino'yu 2-0'la geçerken ilk golü 34. dakikada Tiago Luis attı. Santos eyalet liginde 4. maçta ilk galibiyetini almış oldu.
27 Ocak 2008 Pazar
Ferguson keyiflenmiştir...
Afrika Uluslar Kupası'nda D grubunda önemli mücadelede Angola 1-0 geriye düştüğü maçta Senegal'i 3-1 yendi. Bu gollerin ikisi ise Manchester United'ın en son transferi Manucho Alberto Gonçalves'den geldi. Sİyah Antiloplar adına iki gole imza atan Manucho geçtiğimiz haftalarda hatırlayacaksınız önce 3 haftalık denemeye tabi tutulmuş, ardından Alex Ferguson tarafından çok beğenilip kontrat imzalanmıştı. Çalışma izni bekleniyordu yanlış bilmiyorsam en son. Zaten kendisi turnuva için Gana'da olduğundan ancak Şubat'ın ikinci haftası takıma katılabilecek. Bu tip Portekiz- Angola hatta Mozambik bağlantılı transferlerin hepsinde Carlos Queiroz'un parmağı var. Bir genç yetenek keşfetme uzmanı. 90'ların sonunda iki kez Dünya Gençler Şampiyonu olan ve bugünlere kadar damgasını vuran Luis Figo'lu, Rui Costa'lı, Fernando Couto'lu, Joao Pinto'lu, Jorge Costa'lı.. o Portekiz 'in muhteşem "Altın Jenerasyon"'un yaratıcısı ve teknik direktörüydü o yıllarda bizzat. Sonrasında, yakın zamanda özellikle Cristiano Ronaldo, Anderson ve Nani gibi isimlerle yine takıma Manu'ya katkı sağlıyor. Hatta şuan R.Madrid'de olan Pepe'yi de 2003'de o keşfetmiş Real o aralar bu oyuncuyu 1-2 milyona alacak iken bu sezon başı 30 milyon euroya alabildi. . Velhasıl Manucho da onun telkinleriyle gelen bir isim. Şu ana kadar 2 maçta 3 gol attığı CAN 2008'de yıldızı parlamaya başladı bile. 1.88 'lik boyuyla ve bileklerine hakim havasıyla dikkat çekti. En önemlisi gol sezgisi, hava hakimiyeti ve fırsatçılığı üst düzeyde. Bakalım Premiership'te oynayabilecek mi? Ama bu maçları izleyen Ferguson, Tottenham galibiyeti üstüne afiyet duble keyiflenmiştir...
PS: Bu arada Angola'da Gilberto, Maurito, Ze Kalanga ve Rui Marques şiddetle Türk takımlarına tavsiye edilir. Senegal'de ise Diouf, Niang, Camara'lar, Diop, Kaleci Sylva, Diawara dahil hepsi tel tel döküldü...
26 Ocak 2008 Cumartesi
Almanya - İngiltere
Joachim Low yaptığı açıklamayla 19 Ekim 2008'de İngiltere ile Berlin'de bir hazırlık maçı yapacaklarını belirtti. Bu haberi okuyunca aklıma hemen iki takımın 2001'de karşılaştığı ve İngilizlerin Münih'de Almanya'ya 5 attığı maç geldi. Tabii o zamanlar İngiltere'de harika bir jenerasyon ve Eriksson varken , Almanya geçiş döneminin sancılarını yaşıyordu. Böyle diyorum ama adamların ölüsü bile 2002'de Dünya Kupası finali oynadı o ayrı.
Zafere imza atan 11
İngiltere'nin 5-1 kazandığı 2002 Dünya Kupası eleme grubu maçında Owen hat trick yaparken diğer goller o savunmayı dağıtan Emile Heskey ve Steven Gerrard''dan gelmişti. Almanya'da ise Carsten Jancker golü atmıştı. Gollerin hepsi o zaman Liverpoolumuzda oynayan futbolcular tarafından atıldığı için Liverpool 5- Almanya 1 esprileri bile yapılmıştı.
İngilizler bu maçı öyle böbürlene böbürlene anlatırlar ki, hatta 1966'daki Dünya Kupası zaferi maçından sonra değer olarak ikinci sıraya koyuyorlar spor tarihlerinde. Almanya'yı yenmek onlar için ayrı bir zevk. Hele 5 atmak. Hatta bu maçın DVD 'leri piyasaya sürülmüş , satış rekorları kırmıştı. Hala Amazonda bulabilirsiniz.
İşte DeVeDe'si
Bu arada 66 finalinde Almanya'ya karşı hat trick yapan efsane Geoff Hurst 'ten sonra Alman milli takımına karşı hat trick yapabilen ilk futbolcu olma onuruna erişmişti Owen. Michael gitmeyecektin beyaw Anfield'dan. Capello bu arada ilk sınavına 6 Şubat'ta İsviçre hazırlık maçıyla çıkacak.
Franco Di Santo
2 senedir Football Manager oynayanların yakından tanıdığı bir isim olan Arjantinli Franco Di Santo daha önce konuşulduğu gibi sonunda resmen Chelsea kadrosuna katıldı. 18 yaşındaki golcü yetenekli gelecek vaadeden bir yıldız adayı. Sergio Agüero'nun yokluğunda 2007 Güney Amerika U20 Şampiyonası'nda Ismael Sosa ve Pablo Mouche ile mili formayı giymiş ancak Agüero'nun 2007 U20 Dünya Kupası 'nda Kanada'ya gelmesi üzerine kadroda kendine yer bulamamıştı. 4 milyon euro'ya malolan Di Santo, Chelsea'nin ara transferde Anelka ve Branislav Ivanovic ile beraber 3. transferi oldu. Arjantin yetenek fabrikasının son mamüllerinden olan oyuncu geldiği takım olan Şili'nin Audax Italiano takımında ligde 1.5 yılda 62 maçta 14 gol kaydetmişti. 4.5 yıllık kontrat imzaladı ve hemen 27 numaralı formayı da kaptı. 1.94 lük boyuyla hava toplarına hakim olan Di Santo, aynı zamanda patlayıcı güce sahip ve sprinter. Eğer yeteneklerini sahaya dökebilirse çok önemli bir yatırım olabilir Maviler için. Güney Amerika'dan gelen oyuncu yaşında bir hayli düşüş var. Artık Avrupa takımlarının scoutları çok daha küçük yaşlarda , yetenekli ama gelecekteki bonservis ücretinden daha ucuza mal edilebilecek gençleri öneriyorlar.
2 sene önce, 16 yaşlarındayken Manchester United'ın anlaştığı ancak takıma katılmaları için 18 yaş haddini bekledikleri Brezilyalı ikiz kardeşlere de daha sonra değineceğim.
Bu arada Audax Italiano takımından Avrupa'ya gelebilecek daha çok genç yetenekler var. Carlos Villanueva, Matias Campos, Fabian Orellana bunlardan bir kaçı . Hatta Şili liginin diğer takımlarına bizim Türk takımları bir scout yollayabilse neler var neler. Ama hala mix video izlesin onlar.
25 Ocak 2008 Cuma
Avrupa Artistik Patinaj Şampiyonası 2008
Katarina Witt, Brian Orser, Brian Boitano, Ekaterina Gordeeva-Sergei Grinkov çifti, Oksana Grishuk ( platin sarı saçlar) -Evgeni Platov çifti, Alexei Urmanov,Viktor Petrenko, Surya Bonaly, Kurt Browning, Philippe Candeloro, Elvis Stojko, Oksana Baiul, Jayne Torvill - Christopher Dean çifti, Marina Klimova - Sergei Ponamarenko çifti, Irina Slutskaya, Alexei Yagudin, Evgeni Plushenko..... listesi daha böyle uzar gider artistik patinajdaki çocukluk ve gençlik kahramanlarının....Sanki azaldı kahraman sayısı son yıllarda, bir tek düzelik var sanki, ya da ben yanılıyorum, onların yerini başkaları aldığı için kabullenemedim hala belki de. Başka sporlarda da böyledir ya, kim gelirse gelsin insan Michael Jordan'ın yerine gelen kahramanları yadırgar, ya da Magic Johnson'ın, ya da Ayrton Senna'nın, Carl Lewis'in, Miguel Indurain'in, Maradona'nın, Steffi Graf'ın, Wayne Gretzky'nin, Alberto Tomba'nın ve....... 70'li yıllarda gençliğini geçirenler için ise Oscar Robertson, Julius Erving, Johan Cruyff, Lasse Viren, Muhammed Ali, Nadia Comaneci.... Son Avrupa Şampiyonası'nda da yeni kahramanları izledim ama işte dedim ya benimsemek öyle kolay olmuyor. Yadırgayarak baktım ekrana. Bu kahraman konusuna derinlemesine başka postta değiniriz; neler olmuş ona bakalım şampiyonada.
Savchenko-Szolkowy çifti
3. gün sonunda iki madalya sahibini buldu. Önceki gün çiftlerde şampiyonluğa ulaşan Alman çift Aliona Savchenko- Robin Szolkowy geçen sene kazandığı ünvanını korumuş oldu böylece. Aslen Ukraynalı olan ve daha önce partneri Stanislav Morozov ile birlikte 2000'de Ukrayna adına yarışırken Dünya Gençler Şampiyonu olan Savchenko, 2002'de Morozov'la olan Partnerliği bitince 2003'de Almanya'ya geliyor . Ardından 3-4 aylık bir çalışmayla yeni partneri Szolkowy ile beraber Almanya Şampiyonu oluyorlar 2004'De. Sonrasında ver elini başarılar. 2005'de Avrupa dördüncülüğü, 2006 yılında Avrupa ikinciliği, Dünya ve Olimpiyad altıncılıklarının ardından, Savchenko'nun gelen Almanya vatandaşlığı ile beraber, iyice yükselen bir grafik. 84 Doğumlu Savchenko ve 79 doğumlu Szolkowy geçen sene Avrupa Şampiyonu olurken 12 yıl sonra bunu başaran ilk Alman patenciler oldular. 2007'de Dünya 3.'sü de olduktan sonra bu hafta içi Zagreb'de bir kez daha Avrupa Şampiyonu oldular (kısa+serbest program = 202.39 puan). Üçlü Salchow ve diğer dönüşlerde hatasızdılar. Antrenörlüklerini Ingo Steuer yapıyor ki, Steuer partneri Mandy Wötzel ile birlikte, işte 12 yıl önce şampiyon olan o son Alman patenciydi. Hatta Dünya Şampiyonu bile olmuşlardı. Çiftlerde ikinciliği Rusların yeni umutları Maria Mukhortova-Maksim Trankov elde ederken, aldıkları toplam 169.41 puanla muazzam bir fark yediler birinciden. İlk Avrupa Şampiyonalarında gümüş madalya oldukça iyi sonuçta. Üçüncülük ise yine bir Rus çiftin Yuko Kawaguchi (evet japon asıllı)- Alexander Smirnov'un oldu. Şampiyon Savchenko'nun eski partneri Stanislav Morozov da Ukrayna adına partneri Tatiana Volosozhar ile dördüncü oldu.
Tomas Verner
Tek erkeklerde ise son şampiyon Fransız Brian Joubert unvanını koruyamadı. Çeklerin harika çocuğu Tomas Verner geçen sene gümüş madalya aldıktan sonra 2008'de Zagreb'de henüz 21 yaşındayken şampiyonluğa ulaştı.1992'deki Petr Barna'dan 16 yıl sonra bu başarıya ulaşan ilk Çek patenci oldu. İki Dünya Şampiyonluğu bulunan İsviçreli Stephane Lambiel 2006'da elde ettiği ikinciliği tekrarladı. Stephane Lambiel -Brian Joubert çekişmesinden bu sene galip gelen ikinci de olsa Lambiel olmuş oldu. Geçen sene Avrupa Şampiyonası'na katılmamıştı 22 yaşındaki sporcu. Yaptığı Flamenco gerçeken keyifliydi.
Stephane Lambiel
Joubert 3.'lükte kalarak Son yılların önemli rekabetinde bu sene Dünya Şampiyonası'nı beklemek zorunda kaldı. Son Dünya ve Avrupa Şampiyonu Fransız Joubert ülkesinde kahraman konumunda. Yıllardır Philippe Candeloro'dan bu yana bekledikleri başarılı isimlerini buldular. Hatta Candeloro hiç altın alamamıştı, yani 40 yıldır böyle bir şampiyona ulaşamamışlardı. (Alain Calmat 1965'de Dünya şampiyonu, 1964'de Avrupa şampiyonu olmuştu, Joubert ondan beri ilk fransız şampiyon). 2002'den bu yana tüm Avrupa Şampiyonalarında podyum gören Joubert bu üçüncülükten hiç memnun olmadığını sezon başı yaşadığı bilinmeyen bir virüsten kaynaklanan hastalığın etkisinin olduğunu söyledi. Ve benim yerim birincilik geri kalanı kabul etmiyorum gibilerinden bir açıklama yaptı. Mart ayında Göteborg'da yapılacak Dünya Şampiyonası Joubert'in ana hedefi gibi görünüyor. Gözler erkekler yarışında Plushenko'u aradı, orası kesin. Eurosport ekranlarında bu keyifli şampiyonayı izleyebilirsiniz. Yarın ya da öbür gün Buz Dansı ve bayanlar kategorilerine bakarız.
İlk Beşler
18 Şubat'ta New Orleans'ta yapılacak olan 2008 Nba All Star Doğu ve Batı karmalarının ilk beşleri açıklandı. İnternet üzerinden yapılan oylamanın lideri resimdeki Kevin Garnett (2.399.148 oy) oldu.
Doğu İlk Beş;
Dwyane Wade (Miami)
Jason Kidd (New Jersey)
LeBron James (Cleveland)
Kevin Garnett (Boston)
Dwight Howard (Orlando)
Batı İlk Beş;
Kobe Bryant (Lakers)
Allen Iverson (Denver)
Carmelo Anthony (Denver),
Tim Duncan (San Antonio)
Yao Ming (Houston)
85-37
Dün gece Euroleague'de 13.hafta maçları yapıldı. Fenerbahçe'nin grubunda yer alan Partizan Igokea Alman Brose Baskets Bamberg'i tam 48 sayı farkla mağlup etti. Bu Euroleague tarihinde ki en farklı galibiyet olarak tarihe geçti. Bamberg bir maçta en az sayı atan ikinci takım oldu. Bu alanda ki rekor ise Sloven Krka Novo Mesto takımına ait. Novo Mesto 2003 sezonunda Cska Moskova'ya sadece 35 sayı atabilmişti.
Amigo Rafet
Uykusuza Masallar
Radikal'de yazdığı yazılara hayranlığım vardı. Birgün yazmama kararı aldı ve bizi o güzel yazılarından mahrum etti. İki yıl aradan sonra Feridun Düzağaç'ın yeni albümü Uykusuza Masallar bu hafta içi müzik marketlerde ki yerini aldı. Albümü aldığımdan bu yana sürekli dinliyorum. Beni en çok etkileyen parça olan Beni Bırakma'dan bir bölüm;
Di'li geçmişten tek yaramsın sen
Sensiz kimsemi, kimsesiz miyim bilmem
Hiç bilmek istemem... hatta düşünmem...
23 Ocak 2008 Çarşamba
Superbowl'da Kuzeydoğu çarpışması
Yoğunluktan 5 gündür ilgilenemedik blogla bugün ve özellikle yarından itibaren seri üretim devam edecek...Bu gece öncelik amerikan futbolunda...çünkü önceki postlardan birinin sonucu belli oldu. Superbowl 2008'in takımları New York Giants ve New England Patriots oldu. Normal sezonu namağlup geçen Patriots, playofflarda da yenilgi yüzü görmeyince Superbowl'un bir tarafına yerleşti. Süperyıldız QB Tom Brady çok iyi oynamamasına rağmen Boston takımı rakip Chargers'a Touchdown şansı tanımadan finale yükseldi. Bu arada Brady bu galibiyetle NFL tarihinin en hızlı 100 galibiyete ulaşan QB'si oldu. Hem de Joe Montana'mızı geçerekten.!!!Diğer tarafta geçtiğimiz senenin şampiyon QB'si olan Colts'lu Peyton Manning'in kardeşi Eli Manning müthiş oynadığı konferans finalinde, Giants'ın Green Bay Packers'ı geçmesinde başroldeydi. Benim gönlüm Packers - Patriots finaliydi ancak Giants zor da olsa Packers'ı geçti ve efsane QB Brett Favre'a bir superbowl şansı daha tanımadı. Şimdi tüm sorular 2000'lerin hanedanı Patriots "mükemmel sezonu" tamamlayabilecek mi ya da bir "Manning kardeşler back to back"'i mi izleyeceğiz üzerine yoğunlaştı. Şimdilik favori Patriots diyelim ama maç günü olan 3 şubat'a kadar derin yorumlarımızı paylaşacağız gün ve gün...
10'da 10
18 Ocak 2008 Cuma
Afrika Uluslar Kupası 2008 başlıyor
Turnuva startın aaz bir süre kala gruplara şöyle bir göz atalım
Gruplar ve Favoriler:
A Grubu: Gana, Gine, Namibya, Fas
Evsahibi Gana güçlü kadrosuyla sadece bu grubun değil turnuvanın da en büyük favorilerinden biri. Kaptan Appiah olmayacak ama yine de kuvvetliler. Fransız Claude Le Roy yönetiminde, orta sahada Chelsea’li Essien saha içi generalliğinde çok etkili. Turnuvada daha önce 4 kez şampiyon olmanın itici gücü de var. Essien'e ortada Portsmouth’lu Sulley Ali Muntari ve Roma’lı Ahmed Barusso eşlik edecek. Eski Gençlerli Haminu Draman da takımın hız unsuru. Forvette Udinese’li Gyan Asamoah en büyük güç olacak. Abedi Pele'nin oğlu Andre Ayew de merakla bekleniyor , özellikle A.Wenger tarafından. Gine’de ise ülkemizden tanıdığımız Omar Kalabane, Daouda Jabi,Süleyman Youla, Sylla ve Mamadou Diallo kadroda yer alacaklar. En büyük yıldızları en formda isimleri kuşkusuz St.Etienne'li Pascal Feindouno.İsmael Bangoura, Bobo Balde ve Fode Mansare Gine’nin yine diğer etkili futbolcuları olacak. Chamakh’lı, Yusuf Hadji’li Fas eski gücünden uzak gözükse de her zaman bu turnuvada etkili olabilecek takımlardan biri. Zerka ve Sektioui diğer önemli isimleri Fas'ın. Namibia'nın ise bu gruptan çıkması bir mucize olur. Ki büyülerin olduğu Afrika Kupası'nda pek de şaşırılacak bir şey değil.
B Grubu: Nijerya, Benin, Mali, Fildişi Sahilleri
Nijerya ve Fildişi Sahilleri birbirine denk potansiyel kuvvetlere sahip takımlar gibi gözükse de turnuvaya doğru sakatlıklar herşeyi değiştirebilir. Son finalist Fildişi’nde kaptan Didier Drogba Şubat’a kadar oynamayamaz dendi ancak iyileşti ve oynayacak. Geçtiğimiz günlerde Kuveyt karşısında hazırlık maçında golünü attı bile. Toure kardeşler, Salomon Kalou, Boubacar Sanogo, Arouna Kone, E. Eboue gibi isimlerin performansı kilit rol oynayacak. Yine ortada Zokora, Sol koridorda Arthur Boka önemli isimler. Oğlunun hastalığı nedeniyle ayrılan Stielike'nin yeirne gelen Gerard Gili'nin diğer kozları Aruna Dindane, Romaric, Bakary Kone, Emerse Fae ve Lyon'lu Kader Keita olacak. Gili'nin Fildişi Sahili u23 takımından öğrencisi olan Le Mans'lı genç Gervinho'ya da dikkat. Fildişi Sahilleri onun sayesinde tarihinde ilk defa Olimpiyatlara katılma hakkı kazandı. Nijerya’da ise Berti Vogts ve öğrencilerinin arasındaki uyum herşeyi belirleyecek gibi gözüküyor. Her zaman çalkantılı bir ekip olan Nijerya ya şampiyon olur ya da gruptan çıkamaz gibi bir izlenim veriyor. Hücumda kaptan Kanu, Makinwa, Martins, Odemwingie, Utaka, Yakubu gibi opsiyonları olan Nijerya’da orta alanda Obi Mikel, savunmada Yobo ve Taiwo’nun yapacakları önemli olacak. Kalede de güvenilir Enyeama oynayacak. Mali Diarra’lı, Kanoute ’li, Sissoko’lu ve Seydou Keita’lı kadrosuyla grubun güçlü takımlarından. Benin bu grubun zayıf takımı ancak Helsingborg dan acı hatıralarla tanıdığımız golcü Razak Omotoyossi izlenmeye değer. Partneri Creteil'li Abou Maiga ya dikkat.
C Grubu: Kamerun, Mısır, Zambiya, Sudan
Kupanın en büyük favorilerinden biri olan Kamerun bu gruptan Mısır ile birlikte rahat çıkar gibi duruyor . Samuel Eto’o nun iyileşmesi Kamerun için en önemli haberdi. Togo’yu Dünya Kupası’na götüren Otto Pfister bu sefer Kamerun’u CAN 2008’de çalıştıracak. Büyük kaptan Rigobert Song, Pierre Webo, Jean Makoun, Geremi, Atouba takımın yine önemli isimleri olacaklar.Kaleci Kameni çok büyük bir artı Aslanlar için. Ayrıca geçen sene Toulouse'un başarısında önemli rol oynayan Achille Emana orta sahada önemli bir güç. Rigobert'in yeğeni ikinci kuşak Song Alexandre da kadroda. Mısır’da ise Zidan, Aboutareika, Motaeb, Ahmed Hassan gibi çok özel bir hücum gücü mevcut. Barakat, Amr Zaki ve Kaleci El Hadary takımın diğer kilit isimleri olabilir. Son şampiyonun bu kez işi öyle kolay değil. Zaten Afrika Kupası'nda evsahibi takım olunca çok büyük avantaj ele geçiyor bu sefer Gana'nın borusu ötebilir. Sudan'a değinirsek, ki bir hayli zor olacak çünkü tam bir kapalı kutu. Ülkenin büyüklüğü ve ulaşım altyapısının yetersizliği nedeniyle ulusal lig organize edilemiyor. Ancak iki önemli takımları var ve milli takımın tüm oyuncuları da bu iki takımdan seçilmiş durumda. Tam bir kolej takımı yani. 60 ve 70'lerin fırtına Sudan'ı bakalım geri dönüş yapabilecek mi? Zambiya da bu grubun diğer kapalı kutusu. Genç takımları gayet iyi olan ülkenin a kadrosu ne durumda emin değiliz. Ancak Katongolar ve Mulengalar bu takımın önemli oyuncuları. Şansları çok az.
D Grubu: Angola, Senegal, Güney Afrika, Tunus
Kağıt üzerinde tartışmasız turnuvanın ölüm grubu diyebileceğimiz dörtlüsü bu. Diğer gruplar biraz daha iki favorili dağılırken bu grupta son yılllarıın yükselen yıldızı Angola’ya, yetenek kuyusu Senegal ve Güney Afrika ile beraber önemli bir ekol olan Tunus eşlik ediyor. Portekiz ile bağları nedeniyle belli bir futbol alt kültürü olan Angola son Dünya Kupası’na katıldığı futbola devam edebilirse çok etkili olabilir. Manchester United'ın yeni transferi Manucho Goncalves ve Al Ahly'li Flavio takımın önemli isimleri. Afrika kurdu diyebileceğimiz (Afrika kupası'na bir sürü takımlar katıldı..) Polonyalı Henryk Kasperczak yönetimindeki Senegal Diouf, H. Camara, M. Niang, P.B.Diop, A.Faye, H.Beye gibi isimleriyle çok etkileyici bir kadroya sahip. Kaleci büyük tecrübe Tony Sylva yine 7 metre önünde güven veriyor. 2010 Dünya Kupası için kadrosunu oluşturmaya çalışan Güney Afrika, Brezilyalı tanıdık antrenör Carlos A. Parreira yönetiminde iddialı bir şekilde turnuvaya hazırlanıyor. Steven Pienaar, Excellent Walaza, Sibusiso Zuma, Aaron Mokoena takımın kilit rollerini üstlenecekler. Tunus 2004’ün şampiyonu olarak o jenerasyona yeni eklenen gençlerle beraber yine güçlü bir kadroya sahip. Takımın en büyük silahı Fransa'yı Avrupa Şampiyonu yapan teknik adam Roger Lemerre olacak. Afrika'daki Fransa ekolünün en önemli temsilcilerinden tecrübeli hoca, takımını üst turlara rahatça taşıyabilir. Hücumda yine en büyük silahları Brezilya asıllı Santos olacak.
Bernard Diomede
Guadeloupe doğumlu Fransız futbolcu 1998 Dünya Kupası Şampiyonu Fransa takımının üyelerindendi. Enteresandır; sadece 8 kez milli formayı giyen Diomede bunların 3'ünü Dünya Kupası sırasında ilk 11'de çıkarak gerçekleştirdi. Auxerre'de yine bir Guy Roux ürünü olarak yıldızı parlayıp Fransa'nın kaliteli kanat adamlarından biri haline gelmişti. 96'da Auxerre'in yaptığı Lig-kupa dublesinde büyük rol oynamıştı. Fransa td'si Aime Jacquet'nin de çok sevdiği hatta Dünya Kupası sırasında "Petit Bonhomme" lakabını taktığı bir oyuncuydu. 24 yaşında Dünya Kupası şampiyonluğu yaşadıktan sonra kariyeri 2000 yılında Gerard Houllier'nin onu Liverpool'a transfer etmesiyle devam etti. Ancak o transferden itibaren ve 25 yaşından sonra hızla inişe geçen bir kariyer sergiledi. Liverpool'da çok az forma şansı bulunca önce Ajaccio'ya geçti, sonrasında Creteil ve Clermont yılları derken 2006'dan bu yana takımı yoktu. Yaptığı açıklamayla futbolu bıraktığını belirtmiş Diomede. 98 zaferini yaşayan takımdan bir çok isim kupa sonrası daha çok başarıya ve paraya ulaşırken o hep düşüşle geçirdi o yılları.(98 fransa takımına bir post-kupa analizi yapmak farz oldu başka postta). 24 yaşında zirveye ulaştı, daha sonrasında istikrarlı bir iniş ve unutulan bir dünya kupası kahramanı.. Ardından gelen sessiz sedasız bir veda...
Dereyi Geçerken...
Omza alanlar Cemil Turan, Cem Pamiroğlu, Engin Verel
Hep bir tartışmadır süredurur devre arasında teknik direktör değiştirmek caizmidir diye.Herkes Feldkamp'ı, Ertuğrul Sağlam'ı göndermeye çalışıyor. Zaten İngiltere'de şu sıralar kurbanlık koyun gibi teknik direktörler. Afrika'da milli takımlardan kovulan teknik adam yüzdesini geride bıraktı İngiltere'nin ki. Değiştiren takımlar daha başarılı olur belki ama asıl gayeye, şampiyonluğa ulaşmak kolay değil gibi. Çünkü 1959'da başlayan Türkiye Profeyonel Futbol Ligi tarihinde sezon ortası T.D. değiştirip şampiyon olabilen yok. Ama sezon ortası T.D. değiştirip de ertesi sezon şampiyon olan 3 takım var gibi. Bir araştırma yaptığımda bunu gördüm en azından . İşte onlar:
1) Lazslo Szekelly, 1959-60’da sezon ortası İgnace Molnar’ın yerine geliyor ve Fenerbahçe 1960-61’de şampiyon oluyor onunla.
2) Tomislav Kaleperoviç, 1976-77 sezonunda sonradan göreve geliyor, 1977-78’de Fenerbahçe şampiyon oluyor.
3) Dorde Miliç, 1980-81’de görevi Metin Türel’den devralıyor, ertesi sezon 1981-82’de Beşiktaş’ı şampiyon yapıyor.
p.s:Doğal olarak istatistik bazen yanıltıcı olabilir. Bir takım, sezon ortası t.d. değiştirir ve şampiyon olur bir gün. Futbol bu neden olmasın.Ama sezon başında akıllıca seçimi yapmak daha doğrusu sanırım.Bu arada Coşkun abi görse, hemen arşivinden daha baba bir foto bulabilir o günlere dair...
C.E.
Formalar #1
Fildişi Sahilleri
Gine
Kamerun
Mali
Senegal
17 Ocak 2008 Perşembe
NFL Konferans Finalleri 2008 geldi çattı
İlk postlarımızdan birinde NFL'de New England Patriots'ın 16-0'lık kusursuz bir Regular Season kaydına muvaffak olmak üzere olduğunu belirtmiştik. Son hafta maçında (29 Aralık) N.Y. Giants'ı 38-35 ile mağlup eden Patriots kayıpsız bitirmiş oldu sezonu. 1972 Miami Dolphins takımının tek olduğu bu alana ortak olmuş, hatta 14-0'la bunu yapan Dolphins'in üstüne çıkmışlardı 16-0 ile.
Tom Brady iş üstünde...
Post season çoktan başladı hatta Superbowl'a gidecek takımları belirlemeye çok yaklaştık. Önce playofflara bir göz atalım. Wıld Card Haftasonu'nda yapılan maçlarda yani playoff ilk turunda da diyebiliriz (her konferanstan 6'şar takım playoff oynar, 3-6 ve 4-5 eşleşir, ilk 2 sırada girenler de ilk turu yani wild card'ı bye geçer) NFC'de Seattle Seahawks Washington Redskins'i , NY Giants da Tampa Bay'i rahat geçtiler. Diğer konferans olan AFC de ise Jacksonville takımı Pittsburgh Steelers'ı, San Diego Chargers ise Tennessee'yi eleyerek konferans yarı finallerine yükseldiler. İlk turun dikkat çekenleri ise takımı kaybetmesine rağmen Steelers QB'si Ben Roethlisberger ile Giants'ın RB'si Ahmad Bradshaw oldu. SD Chargers'da 13 yıldır ilk defa bir playoff galibiyetine ulaşmış oldu. RB LaDainian Tomlinson bu konuda en etkili isimdi yaptığı koşularla yine...
Chargers RB'si, geçtiğimiz senenin MVP'si Tomlinson
Sıra konferans yarı finallerindeydi. Yenilgisiz Patriots'un rakibi Jacksonville'di ve Brady'nin iyi performansı 31-20'lik skora tekabül edince Patriots AFC'de finale yükselmiş oldu. Chargers da geçtiğimiz senenin şampiyonu Peyton Manning'li Indianapolis Colts'u geçerek müthiş bir zaferle Patriots'un finaldeki rakibi oldu. NFC'de ise has adamlarımdan keyif veren oyuncu QB Brett Favre'ın Green Bay Packers'ı rakip Seattle'ı 42-20 ile ezdi geçti. Green Bay'in finaldeki rakibi ise 90'ların efsanesi Dallas Cowboys'u zar zor yenen NY Giants oldu.
Giants oyuncuları antrenman öncesinde...
20 Ocak Pazar gecesi oynanacak San Diego Chargers - New England Patriots ve New York Giants-Green Bay Packers maçlarından sonra 3 Şubat'taki 42. Superbowl'u kimlerin oynayacağı belli olacak. 2000'lerin hanedanı Patriots kusursuz sezonu tamamlamak niyetinde. Benim isteğim ise Favre sempatisi sebebiyle Green Bay Packers'ın kazanması. Chargers ise 95 San Francisco 49ers hezimetinden sonra (Go 49ers!!!) bir kez daha finale çıkma niyetinde. NY Giants 1991'den bu yana hasretle beklediği Superbowl şampiyonluğunun peşinde. Sezonun tartışmasız en iyi oyuncusu Tom Brady. Bir başka postla bir tam sezon değerlendirmesi yaparız. Şu haftasonu geçip Superbowl maçı hele bir belli olsun.
20 Ocak Pazar 3:00 PM ET (ts ile 20 Ocak 22:00'da) |
San Diego (11-5, 4-4 away) |
New England (16-0, 8-0 home) |
1 | 2 | 3 | 4 | |
6:30 PM ET (ts ile 21 Ocak 01:30'da) |
New York Giants (10-6, 7-1 away) |
Green Bay (13-3, 7-1 home) |
1 | 2 | 3 | 4 | |
Önemli not: Bu arada kış şartları hem New England'da hem de Green Bay'de çok ağır. Pazar günü de karlı olacağı konuşuluyor. Bu durumda kar yağışına en alışık ve soğukla en iyi mücadele eden Quarterback(oyun kurucu) Brett Favre olduğu için Green Bay favori...Green Bay NFL'in en soğuk şehridir...
16 Ocak 2008 Çarşamba
Ana Guevara
Atletizmin en zor dallarından biri olan 400 metrede o kadar rahat koşardı ki, hiç yorulmamış gibi olurdu finişe geldiğinde. 2003 Paris'de Dünya Şampiyonu olurken 48.89 koşmuş, ve bu tüm zamanların en iyi 9. derecesi olarak tescil edilmişti. Postumuza konuk olmasının sebebi ise henüz 30 yaşındayken bugün yaptığı açıklamayla emekli olduğunu açıklaması. Emekli olmasının sebebi ne sakatlık ne de yaşlılık. Tamamıyla Meksika'da sporu idare edenlerin ilgisizliği, plansızlığı ve başıboşluğu bu erken emekliliğin sebebi. Bir tepki. Geçtiğimiz haftalarda Guevara'nın başı çektiği 24 kişilik bir atlet grubu, yöneticileri 2008 Pekin Olimpiyatlarına gitmeyi reddetmekle ve boykot etmekle tehdit etmişti. Kısa adı "CONADE " olan Meksika'daki sporun ana idarecisi olan Ulusal Sporlar Komisyonu ile ters düşen bir çok sporcu mevcut şu günlerde. Bu boykotun zaten ana amacı da, şuan bu komisyonun başkanlığını yapan kişinin görevden ayrılmasını sağlamak.
2002 yılında yapılan 7 Golden League yarışında da 400 metrede galip gelmiş; Marion Jones, Hicham El-Guerrouj ve Dominikli Felix Sanchez ile birlikte 50 kiloluk altını paylaşmıştı. 2003 'de ise Paris'de Dünya Şampiyonu olmuştu. 2003 yılında ayrıca Güney Amerika'da yılın kadın sporcusu seçilen Guevara son 15 yılda Marie Jose Perec ve Cathy Freeman ile birlikte en iyi 400 metrecilerden biri olarak kabul görüyordu.2007 Dünya Şampiyonası'nda dördüncü olan Guevara, 2004 Atina Olimpiyatları'nda ise Bahamalar'dan Tonique Williams-Darling'e geçilerek gümüşle yetinmişti. Ana Gabriela Guevara'yı Pekin'de izlemek çok keyifli olabilirdi...
Bu hikaye bana, Etiyopyalı atletleri getirebilmek için çuval çuval parayı gözden çıkaran ancak kendi elindeki değerlere daha doğru düzgün sahip çıkamayan , kendi genç nüfusuna iyi koşullar sunamayan, yetenekleri harcayan (şimdi de süper yetenek Nevin Yanıt'ı küstürüyorlar) Türk Sporunu yönetenleri hatırlattı...
Moğol Yokozuna'lar Çarpışıyor
Sumo dünyasının en büyük 6 turnuvasından ilki olan Hatsu Basho’da dördüncü gün tamamlandı. Tokyo’da devam eden turnuvanın ilk üç gününü galibiyetle kapatan Yokozuna (büyük şampiyon) Hakuho dördüncü günü de mutlu tamamladı.
Aktif iki yokozunanın da yani büyük şampiyonların da yerini aldığı turnuvada, geçen yıl 30 Mayıs tarihinde bu seviyesine ulaşan genç Moğol rikishi (sumocu), açılış turnuvasının dördüncü gününde Tochinonada’yı dohyo dışına itip galibiyete ulaştı.
Zirveye ulaştıktan sonra iki turnuva kazanmayı başaran 22 yaşındaki yıldız, Hatsu bashoyu kazanıp kariyerinin 6’ncı turnuva galibiyetine ulaşmaya çalışacak.
Asashoryu ve aile saadeti, kupasıyla
Kariyerinde 21 turnuva zaferi bulunan ve tek sene içinde yapılan 6 turnuvayı da kazanmayı başaran tek sumocu olan Asashoryu ise senenin ilk turnuvasının dördüncü gününde Goeido’yu yendi.
Belirttiği antrenman programına uymayıp, hayır amaçlı bir futbol maçında yeşil sahada gözüktüğü sebebiyle geçen sezonun son iki bashosunda yerini alamayan Asashoryu, Ocak ayı turnuvasının ikinci gününde Kisenosato’ya yenilmiş olmasına rağmen dört günde elde ettiği üç galibiyetle hala şampiyonluğun en büyük adayı konumunda.
En üst seviye olan yokozunanın bir alt sınıfı ozekilerden Chitotaikai, Hatsu Basho’da yine galibiyetle tanışamadı. İlk üç gün kazanma mutluluğunu yaşayamayan tecrübeli sumocu, bugün Toyonoshima’nın kendisini dohyoda hataya itmesine engel olamadı ve dört gün sonunda Ocak Turnuvası’nda hala galibiyet yüzü göremedi.
15 gün sürecek ve 27 Ocak’ta tamamlanacak turnuvada şampiyonluğun düğümü son günlere doğru yapılacak olan “Yokuzunalar Çarpışması” ile çözülecek gibi gözüküyor.
O.S.
Mark Iuliano
Iuliano'yı Juve forması ile hatırlarım. Tam dokuz sezon siyah beyazlı ekibin savunmasında başarı ile görev yapmıştı. Euro 2000 finalinde Fransa'ya karşı İtalya forması ile mücadele etmişti. 2005 sezonunda Juve den ayrıldıktan sonra Mallorca'nın yolunu tuttu. Sonrasında Sampdoria ve Messina'da forma giydi. Mark Iuliano geçtiğimiz günlerde Serie B de son sırada yer alan Ravenna'ya transfer oldu.
BMW Sauber F1.08
9 Ocak 2008 Çarşamba
Pichu Atienza
Lakabı "Pichu" tam ismi "Francisco Javier Atienza" olan 17 yaşındaki (dt: 18 Ocak 1990) savunma oyuncusu Atletico Madrid altyapısının şu sıralar gözbebeği. Geçtiğimiz sene Avrupa U17'de şampiyon olan ve Kore'deki Dünya U17'de finalde Nijerya'ya kaybeden Bojan Krkic'li, Fran Merida'lı, Iago Falque'li İspanya U17 milli takımının savunmasında görev yapıyordu. 1.90 boy ve 82 kilo gibi fiziksel özelliklere sahip olan Atienza'dan gelecekte hem altyapı tanrısı teknik adam Santisteban hem de Atletico kulübü çok şeyler bekliyor. Sağlam markaj özelliği olan ve hava toplarına hakimiyeti de üst düzeyde bulunan genç yetenek, Fernando Torres'in bıraktığı bayrak adamlığı belki de ilerde devralabilir. Atletico altyapısının David de Gea, İgnacio Camacho ve Sergio Rodriguez ile birlikte kare asını oluşturan Atienza'nın ismini eğer bir aksilik olmazsa yakında çok sık duyabilirsiniz. Pablo İbanez ve Ze Castro gibi isimlerin yerine şimdiden aday.
8 Ocak 2008 Salı
Spor Takvimi - Ocak & Şubat 2008
Her ay için bu listeyi yapacağız. Başlangıç olarak iki aylık yazıyorum. Arada gözden kaçanlar olabilir, onları da eklerim...
OCAK:
5-20: Uluslararası Dakar Rallisi ( Ne yazık ki iptal oldu...)
12-13: Avrupa Kızak (Luge) Şampiyonası (Cesana-İtalya)
14-27: Sezonun ilk ''Grand Slam'' mücadelesi olan Avustralya Açık Tenis Turnuvası (Melbourne)
14-20: Avrupa Bobsled ve Skeleton Şampiyonası (Cesena-İtalya)
17-27: Avrupa Erkekler Hentbol Şampiyonası (Norveç)
18-20: Avrupa Sürat Pateni Kısa Parkur Şampiyonası (Ventspils-Letonya)
19-20: Dünya Sürat Pateni Sprint Şampiyonası (Heerenveen-Hollanda)
19-20: Eskrimde Erkekler Kılıç Dünya Kupası 1. ayak müsabakaları (İstanbul-Türkiye)
19-20: Serbest Güreş Dünya Kupası müsabakaları (Taiyuan-Çin Halk Cumhuriyeti)
20 Ocak-10 Şubat: Futbolda Afrika Uluslar Kupası (Gana)
21-27: Avrupa Artistik Buz Pateni Şampiyonası (Zagreb-Hırvatistan)
24-27: Dünya Ralli Şampiyonası'nda sezonun ilk yarışı olan Monte Carlo Rallisi (Fransa)
25-27: Dünya Kızak (Luge) Şampiyonası (Oberhof-Almanya)
ŞUBAT:
2-3: Teniste Bayanlar Federasyon Kupası (Fed-Cup) Dünya Grubu 1. tur müsabakaları
8-10: Teniste Davis Kupası Dünya Grubu 1. tur müsabakaları
8-17: Dünya Biathlon Şampiyonası (Ostersund-İsveç)
11-24: Dünya Bobsled ve Skeleton Şampiyonası (Altenberg-Almanya)
17: ABD Profesyonel Basketbol Ligi (NBA) Geleneksel Doğu-Batı karmaları (All Star) maçı (New Orleans)
18-24: Avrupa Biathlon Şampiyonası (Novo Mesto-Slovenya)
24: İngiltere Lig Kupası finali (Londra) (Carling Cup Finali)
24 Şubat-2 Mart: Dünya Takımlar Masa Tenisi Şampiyonası (Guangzhou-Çin Halk Cumhuriyeti)
28-29: Grekoromen Güreş Dünya Kupası (Szombathely-Macaristan)
Annelik Davenport'a yaradı
Lindsay Davenport, daha bir yıl önce tenisten “neredeyse” emekli olmuş, hayatındaki önceliklerinin değiştiğini açıklamıştı. Bu önceliklerin başında da ailesi geliyordu. Ancak eski dünya 1 numarası, bir atlet için hayatını adadığı sporu bırakmanın ne kadar zor olduğunu gösterircesine ilk çocuğu Jagger Jonathan dünyaya geldikten kısa süre sonra, geçtiğimiz sonbaharda kortlara geri döndü. Hem de ne dönüş ! Geçen sene katıldığı 3 turnuvadan 2sini kazanan, birinde yarı final oynayan “Anne” Davenport, 2008’e de müthiş girdi. Auckland’da finalde Aravane Rezai’yi yenerek kariyerindeki 54. tekler kupasını havaya kaldıran Lindsay, böylece tüm zamanların en çok turnuva kazanan oyuncuları listesinde Monica Seles’i geçti ve 8.liğe yükseldi. Avustralya Açık için hedefini çeyrek final olarak belirleyen 189’luk tenisçi, daha da ileriye giderse sürpriz sayılmamalı.
E.Y.
Stepanek & Vaidisova
E.Y.