
29 Şubat 2008 Cuma
Yok Artık LeBron!..

Maç Bitti Sanmıştık!

Yerimizi aldık maçın başlamasını bekledik.
Tempolu ve hareketli geçen ilk yarının ardından yüzümüzde tebessüm hakimdi. Çünkü 45-34’lük bir skor vardı. Devre arasında Eczacıbaşı’nın başarılı voleybolcusu Esra Gümüş ile tanışma fırsatını yakaladım.
İkinci yarıya Rytas fırtına gibi başladı. İyi savunmanın ardından gelen hızlı hücumların sonunda üçüncü çeyreği 55-63 geride kapattık. Morallerimiz bozulmuştu. Son çeyrekte bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Rytas hücumlarına ıslıklarla engel olmaya çalıştık. Hücumlarda ise Fenerbahçe’ye destek oldu. Son iki dakika içerisinde Emir Brezdiç tam önümde üç sayılık isabet bulunca ümitlerimiz yeniden artmıştı (74-76). King Solomon daha sonra attığı basketle maça eşitliği getirmişti.
Çok az bir zaman kalmıştı aklım bize kaç saniye hücum süresinin kalacağındaydı. Rytas Bajramovic ve Price ile üst üste iki üç sayılık atıştan yararlanamadı. Top bizdeydi Solomon saniyeler biterken son noktayı koymuştu 81-79…. Kendimi havalarda bulmuştum. Son saniye basketi ile galip gelmiştik. O heyecanla maçtan eve doğru yol aldım…
Eve vardığımda babama galibiyeti anlatırken birden gözümüz tv ekranına kaydı. Biz maçın bittiği varsayarak eve dönmüştük ama maç hala devam ediyordu! İlk bakışta bunun nasıl olduğunu anlayamamıştım daha sonra öğrendim ki Solomon’un top elinden çıkmadan maç sona ermiş. Şeref tribünde bir ara patlama yaşayan Rytas yöneticisi (başkanı da olabilir) itiraz etmiş. Yaklaşık 50 dakikalık aranın ardından uzatma devresi oynanmış. Uzatmada da olsa Fenerbahçe’nin galibiyetle sahadan ayrılması gecenin en güzel anıydı. Sırada Aris var 5 Mart akşamı yine orada olacağız….
27 Şubat 2008 Çarşamba
Sahaların En Güzel Hakemi Geri Döndü

Yao Sezonu Kapadı
26 Şubat 2008 Salı
Jason Kidd
Van Bommel


Şişede Durduğu Gibi Durmaz!
25 Şubat 2008 Pazartesi
Ailton Gonçalves da Silva

Van Basten Ajax’ta
Billy Mehmet

Dakar Rallisi Taşınıyor!
Schumi ve Go-Kart

Schumi’nin go-kart takmının pilotlarından biri de iki kez dünya ralli şampiyonu olan Carlos Sainz'ın 13 yaşındaki oğlu Carlos Junior olacakmış.
Talal El-Karkouri

Berti Vogts
Ryan Giggs
Ramos Kaldığı Yerden
20 Şubat 2008 Çarşamba
Uleb Cup Notları

Telekom zorlu Unics Kazan deplasmanında karşılaşmayı açık farkla 91-65 kaybetti. Türk Telekom'da ki düşüş sürüyor. Hafta sonu Banvit'ten tam 125 sayı yemişlerdi. Türkiye Kupası finalinin ardından oynadığı iki maçta Telekom toplam 216 sayı (maç başına 108 sayıya denk gelir) yedi. İki takımın eşleşmesinde biraz daha fazla şans verdiğim takım Kazan'dı. Rusya'nın Tataristan bölgesinde bulunan Kazan'la deplasmanda oynamak gerçekten de zor. Ama ilk maçta Telekom'un bu kadar açık farkla mağlup olmasını beklemiyordum. 19 sayı kaydeden El-Amin'in dışında (5 top kaybı) gözle görülür katkı yapan oyuncu yok. İkinci maçta Telekom turu geçerse mucizeye imza atmış olacak.
Beşiktaş Uleb Kupasında ki ilk mağlubiyetini İsrail'de aldı. Hapoel Jerusalem Beşiktaş maçına kadar evinde oynadığı tüm maçları kazanmasını bilmişti. İstatistik bozulmadı ve Hapoel kendi evinde 6. galibiyetini aldı. Farkın 15 sayıda olması Beşiktaş adına rövanş maçının zorlu geçeceğini gösteriyor. Bu sezon bu kupada önemli işlere imza atan Beşiktaş'ın Jeruselem'i eleyebileceğini düşünüyorum. Tek sıkıntı taraftarların Uleb Cup maçlarında takımlarını yalnız bırakmaları. Dünkü maça tekrar dönersek, Beşikatş'ın ribaund larda rakibinin altında kaldı (39-22) Nicevic, Dalmau ve Kaya Peker beklenenin altında performans gösterdiler. Son olarak Beşiktaş bu sezon Uleb Cup ta ilk kez 88 sayı yedi.
Günün son maçında Galatasaray Asvel ile 69-69 berabere kaldı. Asvel'in Fransa liginde lider olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu sonuç ikinci maç için sarı kırmızılıları umutlandırdı. 23 sayı atan Robert Hite karşılaşmanın yıldızıydı. Geceye dair ilginç bir not 35 yaşında ki Laurent Foirest'in hala basketbol oynuyor olmasıydı. Foirest geceyi 10 sayı, 2 ribaund, 6 asist, 3 top kaybıyla tamamladı.
Halit Abi Veda Ederken

Yine Yeniden
11 Şubat 2008 Pazartesi
Old Trafford’da Hüzünlü Pazar


Bugün Old Trafford’da Manchester derbisi vardı. Karşılaşma diğer derbiler den farklı bir atmosferde oynandı. 6 Şubat 1958 yılında Kızılyıldız'la oynadıkları rövanş maçının ardından İngiltere'ye dönen takım Münih’te uçak kazasını geçirmişti. Manchester United takımının 7 futbolcusu (Roger Byrne, Mark Jones, Eddie Colman, Tommy Taylor, Liam Whelan, David Pegg ve Geoff Bent)hayatını kaybetmişti. Duncan Edwards kazadan iki hafta sonra hayatını kaybetmişti. ‘Busby Babes’lakaplı takım United tarihinin unutulmazları arasında ki yerini almıştı.
Kazanın 50.yıldönümü nedeniyle Manchester United FA’den aldığı özel izinle 1958 yılında ki formalarla Manchester City karşısına çıktı. United’lı futbolcuların forma numaraları ise 1958 yılında ki ‘Busby Babes’ ile aynıydı. Keza Manchester City’de bugünkü maça reklamsız nostaljik formalarıyla çıktı. Maça gelirsek City, United’ı Darius Vassell ve yeni transfer Benjani Mwaruwari’nin golleriyle 2-1 mağlup etti. City 1970 yılından bu yana ilk kez United’a karşı iki maçı kazanma başarısını gösterdi.
Kupa Telekom’un

Kupanın 23.şampiyonu Türk Telekom oldu. Kupa maçları bir hayli heyecanlı ve keyifli geçti. İlk gün Oyak Renault’un Gary Neal’i Barcelona’ya satan Karşıyaka’yı elemesi günün sürprizi oldu. İlk gün maçları arasında en keyifli olanı şüphesiz Efes Pilsen-Beşiktaş maçıydı. Erken final diye adlandırılan maçı kazanan Efes Pilsen yarı finale yükselen takım oldu. Yarı final maçlarında en büyük sürprizi Oyak Renault yaptı. Oyak Renault Efes Pilsen’i 73-71 mağlup ederek tarihinde ilk kez finale yükselmiş oldu. Maçın yıldızı 25 sayı kaydeden Oyak Renault guard ı Andre Wooldridge (eski Beşiktaşlı) oldu. Yarı finalin ikinci maçında Telekom Fenerbahçe’yi 73-72 mağlup ederek finale yükseldi. Maçın en kritik pozisyonu Damir Mrsic nam-ı diyar Kaan Demir’in yaptığı top kaybıydı.
Final maçının açık ara favorisi bir nevi ev sahibi Telekom Oyak Renault’u 80-61 gibi farklı bir skorla mağlup ederek kupayı ilk kez kazanma başarısı gösterdi. Telekom’lu Khalid El Amin (25 sayı, 3 ribaund, 3 asist) MVP ödülünün sahibi oldu. Telekom ayrıca 1971-72 sezonunda kupayı kazanan TED Kolejlilerin ardından kupayı Ankara’ya getiren takım oldu.Bir önceki postumuzda bahsettiğimiz gelenek bozulmadı, son 12 yılda olduğu gibi bir müessese takımı kupayı müzesine götürmeyi başardı.
C-Webb

Bu sezon free agent olan Chris Webber geçtiğimiz hafta Nba’de oynadığı ilk takım olan Golden State Warriors’a transfer oldu. Geçen sezonu Detroit Pistons’da geçiren C-Webb bu sezon free agent olmuştu. Sezon başında hiçbir kulüple anlaşamayan C-Webb yeni yılla birlikte eski takımının kadrosuna dahil oldu. C-Webb ilk maçını Chiago Bulls’a karşı oynadı. Golden State’in kendi sahasında Bulls'a 114-108 mağlup olduğu karşılaşmada C-Webb yaklaşık 13 dakika sahada yer aldı, 4 sayı, 2 ribaund, 1 asist ve 1 top kaybıyla oynayan Webber pekte iç açıcı istatistiklere imza atmadı.
(C-Webb dün gece eski takımı Sacremento Kings’e karşı 2 sayı, 5 ribaund, 1 asist, 1 top kaybı ile oynadı.)
Söz Müzik Teoman

1) Seze Aksu-Paramparça
2) Yalın-Gönülçelen
3) Candan Erçetin-Kim
4) Yaşar-Rüzgar Gülü
5) Nil Karaibrahimgil-İstanbul’da Sonbahar
6) Emre Aydın-Sürpriz
7) İzel-Senden Önce Senden Sonra
8) Mirkelam-Güzel Bir Gün
9) İrem-Duş
10) Yavuz Bingöl-İki Çocuk
11) Kreş-Bugün
12) Harun Tekin-İstasyon İnsanları
13) Rashit-Kişisel Bir Şey
14) Hayko Cepkin-Gökdelenler
8 Şubat 2008 Cuma
Türkiye Kupası 2008

Bu hafta sonunun en önemli spor organizasyonlarından biride OPEL Türkiye Kupası maçları olacak. Cuma günü çeyrek final maçları ile kupaya start verilecek. Cumartesi günü yarı final maçlarının ardından pazar günü saat 16.00’da oynanacak olan final maçıyla birlikte 23.kupa sahibini bulacak. Karşılaşmalar Ankara Aski spor salonunda oynanacak. Efes Pilsen son iki kupanın şampiyonu konumunda. Kupaya dair ilginç bir ayrıntı kulüp takımlarının son 12 yıldır Türkiye Kupası’nı kazanamamış olmaları.
Kupada ilk günün programı;
13.00 Oyak Renault-Pınar Karşıyaka
15.15 Banvit-Türk Telekom
17.30 Alpella-Fenerbahçe Ülker
20.00 Beşiktaş Cola Turka-Efes Pilsen
Huzurlarınızda Pau Gasol
Shaq Suns'a Marion Heat'e


Global Prömiyer Lig

Haber budur:
BBC Sport’ta yer verilen haberde bugün Londra toplanan 20 kulübün yöneticilerinin lig takvimine ek olarak bir maç daha yapılmasını ve bu maçın da İngiltere dışında oynanmasını kabul ettiği belirtildi.
Fazladan oynanacak 10 maç, en yüksek bedeli veren şehirlerde yapılacak. Fikstürün kurayla belirlenmesi beklenirken, 5 büyük takımın birbirlerine karşı oynamak istemediği belirtildi.
BBC Sport’a göre bu kararın yakın zamanda çıkması beklenmiyor. Karar çıkarsa Asya, Orta Doğu ve Kuzey Amerika’da maçlar yapılacak.
BBC Sport editörü Mihir Bose konu hakkında yaptığı açıklamada, "Televizyon haklarının bu ülkelere satılmasıyla Premier Lig son 15 yılda mükemmel bir ilerleme kaydetti. İngiltere’de market doygunluğa erişmiş durumda ama yurtdışında büyük fırsatlar var,” dedi.
Bu kararın Premier Lig adına büyük bir fırsat olacağını belirten Bose, "Bazı taraftarlar bu karara üzülebilir ama bu kararın getirileri çok fazla olur. Kulüpler gelirlerini artıracak ve futbola daha fazla yatırım yapma şansına sahip olacaklar,” dedi.
Maçlara ev sahipliği yapacak şehirler hakkında da konuşan Bose, “Olimpiyatlar veya Dünya Kupası gibi organizasyonlar gibi olacak,” dedi.
Amerika Profesyonel Futbol Ligi geçtiğimiz sezon buna benzer bir organizasyon yapmış ve bir maçı İngiltere’de, Wembley Stadı'nda oynatmıştı.
Bilindiği gibi, birçok Premier lig kulübü, hayran kitlelerini arttırmak için sezon aralarında yurt dışında maçlar yapıyor. Örneğin Manchester United düzenli olarak Asya, Orta Doğu ve Amerika’yı ziyaret ediyor.
Yorumum şudur:
Son yıllarda Bush - Blair durumunda olduğu gibi, iyice abi kardeş hatta arka bahçe mertebelerine gelen İngiltere -ABD ilişkileri, spor anlamında da aynı yolda son hızla ilerliyor. 90'ların ortasına kadar futbol romantizmini en çok yansıtan mecralardan olan İngiliz futbol ligleri, artık birer pazarlama ve para basma makinesi haline dönüşüyor. ABD'nin sadece eğlence için yaptığı şov bazlı spor kültürü, (ki ben şahsen bayılıyorum, NBA ile doğdum, MLB, NFL VE NHL ile büyüdüm), İngiltere futbolunu da tamamen ele geçirmeye başladı. NBA'yi bir pazarlama harikasına dönüştüren ve globalizmin simgelerinden biri yapan David Stern, yıllardır bazı lig maçlarını Meksika, Japonya, Çin gibi ülkelerde yaptırdıktan sonra artık sezon öncesi hazırlık maçlarının da bir bölümünü (İstanbul'a da, gele gele Garnett'sız T.Wolves geldi ya, ahh ahh)Avrupa'ya aldı bildiğiniz gibi. (McDonald's turnuvasının gelişmişi olarak). Yakında NBA Avrupa grubu oluşsun geyikleri de var.
Aynı şekilde NFL yıllar önce NFL Europe'u kurarak bir ikinci lig oluşturdu ve geçen sene ilk kez iki NFL takımı Avrupa'da bir normal sezon maçında buluştu.(Daha önce ABD dışında sadece Meksika'da yapılmıştı). Miami Dolphins ve NY Giants, Londra'nın yeni Wembley stadyumunda karşı karşıya geldiler. 2008 Ekim'inde bu sefer SD Chargers ve NO Saints karşılaşacak, yine aynı mekanda. Buffalo Bills her sezon bir maçını Toronto'da oynayacak bir başka örnek olarak.
NHL'de de yine bir maç Londra'da oynandı Ekim ayında. MLB'de de böyle planlar var. Onlar da şimdilik Japonların Baseball ilgisini Tokyo'da maç yaparak tatmin etmekteler. Tabii ki arka bahçe konumundaki Premier league de gecikmedi atak yapmakta. Zaten Premier league takımları da maç yapıyorlardı bu bahsedilen diyarlarda. Hocalarından iyi feyzler aldıkları besbelli . Dünyanın en önemli , Amerikalılar başta olmak üzere, tüm para babalarını, oligarkları ve yatırımcılarını ligdeki takımların sahibi yapan ve haberde geçen son hamleyle, bu tarz pazarlama, global para basma makinesi konularında nirvanaya ulaşan Premier League organizasyonu (ada dışındaki ülkelerden elde edilen yayın gelirleri 2001'de 178 milyon pound ikenson anlaşmalarda 625 milyon poundu buldu), yakında Salary Cap, Draft gibi kavramlara da aşina olacak gibi . Amaç zaten zirvede bulunan yayın, ürün ve reklam gelirlerini iyice organizasyon içine çekmek, Uzak Doğu, Arap Yarımadası, Avustralya ve Kuzey Amerika gibi yerlerden de maksimum parayı edinebilmek ve marka değerini tavana vurdurmak. Şimdi kesin David Beckham'ı Arsenal'e transfer ettirir FA. En büyük pazarlama malzemesini kullanmazsa olmaz zaten...Ancak 2011'de Beckham artık iyice yaşlanmış olacak, belki kızlar kendilerine yeni bir idolü bulmuş olurlar !!???

7 Şubat 2008 Perşembe
Benitez'in bebekleri: En yenisi Simon Skrabb

Günün anlam ve önemine uygun olarak yanlış başlık attım zannedilebilir, ancak Busby'nin efsane bebelerine karşılık Benitez'in bebelerinin yaş ortalaması iyice düşmeye devam ediyor. Özellikle şu sıralar denenen 13 yaşındaki Simon Skrabb transfer edilirse iyice düşecek ortalama. Tabii Finlandiyalı bu "çocuk" yıldız adayı, transfer edilirse Academy'e katılacak. Skrabb aslında geçtiğimiz Ağustos'ta ilk kez denenmiş, ancak o zaman yeterli görülmemişti. Benitez'in Scout ekibinde yer alan ve İskandinavya'dan gelen genç yeteneklerde büyük payı bulunan (Kacaniklic, Ajdarevic, Lauri Dalla Valle gibi) Fin scout Tor Sparv yine bu yetenekli ismi Benitez'e öneren kişi. Finlandiya'da Jaro forması giyen Skrabb'dan , Fin futbolunun en büyük genç yeteneklerinden biri olarak bahsediliyor. Hücuma dönük orta saha oynuyor. Bu arada bir önceki postta transfer yaşından bahsetmiştim, buradaki örnek artık işin boyutlarını ve İngiliz futbol altyapı sisteminin halini ortaya koyuyor. Bizim Muhammed bile işin bilincinde, 16 yaşında üst düzey oynayanlar var, ben de 2010 Dünya Kupası'nda Türkiye formasıyla yıldızlaşacağım diyor. O bile farkında olayın...
6 Şubat 2008 Çarşamba
Rodrigo Pereira "Possebon"

Sir Alex Ferguson, Anderson'dan memnun kalmış olsa gerek ki, genç Brezilyalı transferlerine devam ediyor. Aslında Ferguson, Anderson'dan önce 2006'da Fluminense ve U17 Brezilya'nın yıldızları (sağbek, kanat - solbek,kanat) Rafael -Fabio ikizkardeşler ile anlaşmıştı. Fakat süperikizler o zaman 16 yaşında olduklarından dolayı (9 temmuz 1990 doğumlular),FIFA kuralları gereği Manchester'a gelebilmeleri adına 9 Temmuz 2008'i beklemek zorundalar. Şimdilik Fluminense'de devam ediyorlar. Rodrigo Possebon da 3. Brezilya transferi oluyor son zamanlarda kulübün. Son yıllarda oyuncu üretimi bazında çok verimli çalışan (Alexandre Pato, Nilmar, Rafael Sobis, Tales,Ji-Parana, Sidnei, Daniel Carvalho..) Internacional takımından çıkan bir başka yıldız adayı. Daha çok savunmaya yönelik, sağlam orta saha futboluyla tanınıyor. Tatlı sert müdaheleri ve hızlı, akıcı pas oyunuyla bilindiği için, United taraftarları şimdiden onu Roy Keane tarzı bir oyuncu olarak bekliyorlar. Bakalım zaman neler gösterecek. Ayrıca 1.84 boyuyla ve atletik yapısıyla da dikkat çeken bir isim. Özellikle çok yakın arkadaş olduğu Pato'nun takımı Milan'a gitmek istiyordu, ancak onunla ilgilenen Ferguson oldu. Anderson'la da iyi arkadaş olan Possebon alışma devresinde, bu sayede sıkıntı çekmeyecek gibi. Hemen 34 no'lu formayı kapan Possebon, şimdilik reserve takımda yer alıp, A takım için hazır kıta bekleyecek. Maliyet 3.5 milyon euro deniyor ancak burada asıl önemli olan Ferguson'un scoutları bile artık çok küçük yaşlardan Brezilyalıları takıma katıyorlar.
5 Şubat 2008 Salı
Fransa A'

Fransa yarın İspanya ile hazırlık maçı yaparken yedek milli takım diyebileceğimiz Fransa A' ise bugün Demokratik Kongo ile karşılaşacak. 2006 Dünya Kupası kadrosundan Boumsong ve Givet, son Euro 2008 elemelerinden Rothen, Nasri, Squillaci ve Alou Diarra bu kadroda yer alıyor. Burada kesik yiyen isimlerden en dikkat çekeni tabii ki Nasri. Genç yıldız Domenech tarafındna bu hafta Fransa A'da oynatılacak. PSG'li Rothen de A' takımda ilk 11 olacağıma ilk takımda yedek olurum daha iyi diye tepkisini belirtti. ANcak bir tatsızlık olmasın diye paşa paşa formasını giyecek.
Raymond Domenech'den şimdilik kesik yiyen isimlerin oynayacağı maçta ilk 11 şu şekilde olacak deniyor: Kalede Mandanda - Sagna, Mexes, Boumsong, Clichy - Jimmy Briand, M.Flamini, A.Diarra, Rothen, Nasri - D.Cisse
Giants Mucize Yarattı...

G-Shock..... Evet ESPN'in başlığı buydu maç sonunda. Amerikan spor tarihindeki en inanılmaz olaylardan, şoklardan, hikayelerden biri gerçekleşti. Filmi yapılır bu senaryonun orası kesin. Aynı "Miracle" filmi gibi ,orada konu gerçekten müthiş bir mucize olan, 1980 Lake Placid kış olimpiyatlarında, Amerika'da kolejlerden toplanan gencecik oyuncuların, yenilmez armada Sovyetleri alt edişlerini beyazperdeye dökmüştü.

Glendale, Arizona'da daki buluşmada, 2 gömlek üstün bir takım olan Patriots'ı, namağlup Patriots'ı (normal sezon 16-0 -playofflarla beraber 18-0 idi) bu sene hiç şans tanınmayan, sıralamanın sonunda yer alır denen Giants, müthiş bir play off ve superbowl sonrası alt etti. New England NFL'de normal sezon 1978'de 16 maça çıkarıldığından beri, superbowl'a yenilgisiz gelen tek takımdı. Normal sezon 14 maçken, 1972'de Miami Dolphins bunu başarmış, sonrasında Superbowl'u da kazanmıştı. Sporda sürpriz denen tatlı olguyu unuttuğumuz günlerde, Amerika'da bunun gerçekleşmesi gerçekten manidardı.

Maça gelince gerçekten nefes kesti . Zaferi asıl getiren oyun (drive) touchdown pasından iki oyun önce gerçekleşti. Eli Manning üç defans oyuncusunun müdahalesinden kurtularak David Tyree'ye 35 yardalık bir pas attı. David Tyree, topu düşerken tek eliyle kafasına dayayarak yakaladı. Manning, ayrıca son 12 oyunda takımına 83 yarda kazandırarak müthiş bir liderlik sergiledi.
Son 15 dakikayı tekrar tekrar izlemek lazım. Manning kardeşler back to back şampiyonluk ve MVP yaptılar. Aile geleneği sürüyor.Baba Archie Manning kesinlikle Amerika'nın şu günlerde en çok saygı duyulan adamı olsa gerek. Bu arada Brezilyalı Supermodel Gisele Bündchen, Patriots QB'si Tom Brady'e yaramamış gibiydi. Kötü maç çıkardı yıldız oyuncu. Patriots hücum edeyim derken savunmada çok kötüydü. Son noktayı koyan Touchdown'ı yapan Plaxico Burress, Playoffların yıldızlarındna olmasına rağmen, maçta daha önce yalnızca bir pas almıştı. Ama antrenmanda çalıştıkları taktiği harfiyen uyguladılar ve Plaxico topu çok iyi yakaladı.

Tyree'nin catch'i inanılmazdı gerçekten de, aynı şekilde Eli Manning'in pası da. Yakalayan tekrarını izlesin. Ancak Giants'da aslan payı kesinlikle savunmanındı. Umenyiora, Strahan ve Tuck gibi isimler gerçekten çin seddi kurdular end zone önünde. Destan yazdılar. Tüm savunmaya ve koçları savunma üstadı Steve Spagnuolo'ya ayrı bir MVP verilmeli.

Tyree'nin tutuşu için "Maradona'nın Tanrının eli " benzetmesini yapabiliriz, o denli efsane bir görüntüydü.
Kupanın ismi olan Vince Lombardi Trophy ise, ilk iki Superbowl’un şampiyonu olan ve Amerikan futbol tarihinin en başarılı takımlarından birisi Green Bay Packers’ın, 1970 yılında vefat eden o yıllardaki efsane koçu Vince Lombardi anısına konmuştu.
Bu arada Super Bowl'u Giants'a, siyahi QB'lerden Redskins ve NFL efsanesi, tarihin ilk Siyahi oyun kurucu Superbowl şampiyonu ünvanlı Doug Williams takdim etti. Diğer bir efsane Terry Bradshaw da ordaydı .
Son olarak, devre arası şovunda nihayet kaliteli müzik dinlemenin keyfine vardık, Alicia Keys ve Tom Petty and the heartbreakers geçrekten muhteşemdi. Özellikle Free Fallin'i döktürürken Tom Petty ve saz heyeti, tüyler nostalji yapıp tiken tiken oldu.
Bu arada maçın skorunu unuttuk söylemeyi, 17-14 Giants kazandı. 23 saniye kala 14-10 geride olan Giants td ile 17-14 maçı kazandı. Unbelievable.....